1 Haziran 2009 Pazartesi

NAME


Ve evet… Odamın muhteşem kızıllığında saati 6 yaptım… Rahatladım! Boğazımda bir yanma, karnımda bir ağrı, ayaklarımda bir karıncalanma, yüreğimde koca bir boşluk… Çok şairane gibi gözükse de pek hoşnut değilim… Kanasın, bırakayım kanasın…

Tempo tutuyorum müzik olmadan… Geçsin hemen zaman, olsun öğle arası… Atayım kendimi sıcak havalara da ona temas etsin fiziğim… Ciğerlerim temizlikten alsın nasibini… Sonra bayram etsin. Ama… Ama… Ama… Bayram değil, neden öptü enişten demezler mi adama?

Yatak fazla geliyor. Üzerime üzerime biniyor. Neden gelmez bu lanet ettiğim uyku? Neden bir benden haz etmez bela okuduğum uyku? Çok talihsiz çok…

Kitlendim kaldım bir an. A a neden öyle oldum ki şu an? Ara verdim yazmaya da ondan herhalde… Ara verilmez, ara sevilmez… Ara soğutur, ara öptürür duvarları… Ara konuşturur seni seninle, ara asosyal eder, ara aranılan değildir asla…

Böyle bir sahil şeridi boyunca koşmak istiyorum hunharca… Kumsal olsun, deniz olsun, güneş falan ne bileyim… Bacaklarımın dermanı kalmayıncaya kadar ordan oraya sürükleneyim. Kafam güzel olana kadar dönüp durayım… İnsansız olsun oralar, ıssız… Ben keşfedeyim ilk falan ne bileyim… Çok mu imkansız, hiç mi yok oluru?

Fenalar, darallar…

Gözüm yanıyor resmen. Uyu diye haykırıyor bana. Umurum mu?

Burnum akıyor resmen. Zıbar diye bağrınıyor bana. Umurum mu?

Yoo…

Nerdesin sen? Saatten haberin var mı? Uyuyamıyorum iyi uykular dilekleri olmadan karşılıklı… Of, gerçekten talihsiz!

Durumunuz dışarıda. Dışarıda mı yani şimdi durumum? Dışarılar kovalasın durumumu, giremesin bir daha içerilere! BÜYÜK BÜYÜK GİREMESİN HEM DE!

Şu öten kuş ne anlatmak istiyor acaba? Ona şunu iletir misiniz benden: “Kıçını da yırtsan bir horoz olamazsın arkadaşım sen…”

Lezzetli kahvaltılar diliyorum…